BULGAR KIZI
- Ayrıntılar
- Üst Kategori: Hakiki Kabakçı
Çalışırken gördük seni kahvede
Nereden de çıktın be Bulgar kızı
Şuh bakışlar attın nice Mehmed’e
Çok yigitler yaktın be Bulgar kızı
Kirli sarı bir renk vurup saçına
"Love" yazan bir kot giyip kıçına
Evi unutturdun Türkün kaçına
Çok ocaklar yıktın be Bulgar kızı
Bir sahte gülüşe, bir tek nazara
Bir günde kondun kırk yıllık hazıra
Bizlerdeki yarım buçuk huzura
Resmen limon sıktın be Bulgar kızı
Kutsal bir yapıydı bizde aile
Sayende sarsıldı işte son kale
Biraz amiyane bir tabir ile
Bir de çocuk çaktın be Bulgar kızı
Harcadık uğruna evden arsaya
Para tükenince bari dursa ya
En yakın dostumla kaçtın Bursa’ya
Para bitti bıktın be Bulgar kızı
Ateşkesi mi Beklemeliyim?
- Ayrıntılar
Akşam ezanında yürüyerek eve gelen babamı,
Sokak başında oynarken arkadaşlarımla,
Yüzüm gülerek koşar, babama sarılırdım,
Aşım pişer, yemeğe annem çağırır,
Sıcak çorbam kaşıklanırdı.
Filistin’de, Gazze’de doğmak bana,
Suç işlemişim gibi sunuldu.
Balonları gökyüzünde hayal ederken,
Uçurtmaları rüzgarlarda uçururken,
Bombalar havai fişek gibi parlayarak gelirken,
Gök karardı kıvılcımlar sardı,
Tenim acıdı, bir şeyler ısırdı, aniden yaktı.
Ne çok parladın!
Aksanın güneş altında ki masum parıltısına benzettim seni,
Ama sen acı verdin,
Şairimiz Ferda Güneri Trt Haber de Şiiri Yayımlandı
- Ayrıntılar
- Üst Kategori: Haberler
PLAKET
- Ayrıntılar
- Üst Kategori: Hakiki Kabakçı
Neden bir plaket vermezler bana?
Bu garip kendine bunu soruyor.
Plaket dolabı koydum salona,
İnanki rafları bomboş duruyor.
Aday mı olalım siyaset için?
Bürokrat mı olsam bu devlet için?
Dernek mi açalım plaket için?
Plaket verenler neyi arıyor?
Her etkinlik kamyon kamyon plaket.
Aman Allah aman bu ne bereket.
Yarabbim bir tek de bize nasip et.
Millete yeşeren bizde kuruyor.
Yüz plaketi var falanca beyin.
Bir buluş mu yaptın, neyin var neyin?
Almanın şartını bize de deyin.
Harbiden bu dertler beni yoruyor.
Kansere çare mi buldunuz sizler?
Sizin mi Ay’daki Mars’taki izler?
Hep aynı simalar hep aynı yüzler.
Bu millet sizlerde neyi görüyor?
Plaket vermenin bir şartı olur.
Alanda asgari bir artı olur.
Bu işte bir ölçü bir tartı olur.
Önüne gelene millet veriyor.
SESSİZ KALAN DÜNYA!
- Ayrıntılar
Sessiz kalan bir dünya düşünün.
Her şeye sessiz kalan, kapınız açıldı elimizde ne varsa aldılar, komşuya; “Yardım et” dedin, baktı sana ses etmedi, kapısını kapattı.
Yolda giderken arabana birisi çarptı bilerek seni arabanda bıraktı ve geldi
ateşe verdi. Yoldan geçenler görmüyor mu, kurtarın beni diye bağırıyorsun, kimse duymadan, görmeden geçip gidiyorlar.
Mama lazım bebeğine, anası doğumda öldü ilaç bulunmamasından, ambargo var. Mama lazım eczaneye gidiyorsun mama verin, mama yok, buğday nişastası, pirinç unu alayım, mama yapayım, oda yok! Bebek açlığından ölüyor, kimse de elindekini vermiyor.
Senin evine bomba atıyorlar, bombadan evin altında yıkıntıda sağ kalan, tek tük kişlerden birisin, yanında ki yerde düğün yapıyorlar sesli.
Danslı, çalgılı sesleniyorsun ama seni duyan yok eğlenceden, yemeden, içmeden dolayı.
Hastane sağlamdır, kimse hastayla uğraşmaz, orası acizler yurdu, hasta insanlar var, kıymazlar dersin ama nafile orada da başına bombalar atıyorlar yatakta, küvezde ki yeni doğan bebeleri
öldürmek için. Sevapmış bebek, çocuk, kadın, genç, yaşlı demeden müslüman öldürmek, onların tevrat kitaplarında yazan buymuş.
Okula da bebekler, anneler, çocuklar sığınmışlar, erkek az kalmış. Çünkü toplatılmış erkekler, işkenceler edilerek öldürülmüşler, görünürde gençler, erkekler görünmüyor, oraya da sallıyorlar bombalarını, iyimi hadi onları da öldürüyorlar.
Kimseler, görmezlikten gelmeler…
-Vah vah ne oldu,
-Ölmüşler yazık tüh demeler.
Ölen insanlık, insani duygular ama
bilinen son bu olmayacak elbet, sonun vaadini veren, Yüce Yaratan var. Müjde veriyor.
“Bu dinin sahibi Benim, koruyacak olanda Benim” diyor. Bunlar tüm insanlığın imtihanı, hepimizin imtihanı. Filistin ve diğer şehit
100. Yıl Emirdağ da Etkinliklerle Kutlandı
- Ayrıntılar
- Üst Kategori: Haberler
Cumhuriyetimizin kuruluşunun 100. yıldönümü kutlamaları ilçemizde 1 hafta süren çeşitli etkinliklerle kutlandı. İlçe Meydanında yürüyüş, bisiklet turu, fener alayı, çelenk koyma, İle Stadyumunda kutlamalarla son buldu.
100. yıl kapsamında düzenlenen fener alayı Şanlı bayrağımız, meşaleler ve bando takımı eşliğinde yediden yetmişe her yaştan vatandaşımızın katıldığı Fener Alayı Yürüyüşünde vatandaşlarımız Cumhuriyetimizin 100.Yılını büyük bir coşkuyla kutladı.
Cumhuriyet Meydanında havai fişekler eşliğinde taçlanan Fener Alayı Yürüyüşü çekilen hatıra fotoğrafı ardından son buldu.
Cumhuriyet Meydanında başlayan yürüyüşe Kaymakam Osman Bilici, Belediye Başkanı Serkan Koyuncu, Kıdemli Cumhuriyet Savcısı Süleyman Kaan Yılmaz, daire amirleri ,siyasi parti temsilcileri, sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri, öğrenciler ve çok sayıda vatandaşımız katıldı. Şehir Stadyumunda gerçekleştirilen 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutlama töreni Saygı duruşu ve İstiklal Marşımızın okunmasını ardından günün anlam ve önemine ilişkin konuşmalar yapıldı.
Programda, öğrencilerimiz duygu dolu şiirler okuyarak, hazırladıkları gösterileri sergilediler. Törende, kulüpler arasında gerçekleşen turnuvalara ödül takdimi, Belediye Başkanı Serkan Koyuncu'nun da yer aldığı protokol üyelerimiz tarafından yapıldı.
Annem Ayşe Dudu Boz Hanımefendi!.
- Ayrıntılar
Anadır baş tacım, sol yanım, iç sızım, ne dense, nasıl anlatılsa, yanlış, eksik olabilir korkusu taşırım, kelimeler kifâyetsiz kalır.
Annem Keklik kızı lakabı, Erenoğullarından Muhittin ağanın kızı, Emine Dudu’dan doğma, manifaturacı Durallardan, ibiklerden, Hacı Rıza Ünal’dan olma. Muhittin ağa tek başına bir oturuşta kuzuyu yiyen kişi, boylu poslu yakışıklı. Kızı keklik ebemde ona benzemiş akıllı ve de güzel saygın kişilik. Sürmeli gözlüdür ebem. Mahallesi akıl almaya gelirlermiş kendisinden. Bana derdi ki ebem ; “ Kızım elin işinde, gözün çocuğundan, kulağın kapıda olsun” Derdi. Sofranın yaygısını toplamayı öğretti, yaygının uçlarından tutarak içeri doğru toplayacaksın derdi. Rıza dedemde evin bir oğlu kıymetli, bacıları var, temiz işinde, gücünde, sakin, halim selim efendi birisi. Erenoğlu/çiftçi/çınar/ünal/avcı/ibikler hepsi aynı soydan.
1936 yılı nisan ayında doğmuş annem ikiziyle birlikte. İkizide kız, anneme Ayşe Dudu ikizine de Kezban ismi koymuşlar. Annemler beş kardeşler, ablası Zübeyde, dayım Mehmet, annemler ortanca, ardına İsmet, Şükriye teyzemler, kardeşleri.
Annemin ikizi daha küçükken yaylaya çıkmışlar, bebek halindeler. Çok ağlamış Kezban hastalanmış ve orada vefat etmiş.
Annem henüz Onbeş yaşında, gençliğinin en güzel halinde, ince belli, boyu uzunca, elma yanaklı, kaşları kavisli, kahve gözlü, burnu akma, yüzü intizamlı beyaz tenli, saçları kestane kumral, kalın belikli uzun saçlı, başı kapalı çok güzel bir genç kız.
İlkokula başlamış fakat devam etmemiş. Sınıfında öğretmeni, arkadaşı ödev yapmadı diye dövünce, çocuk oraya küçük abdestini yaptığı için, annemde korkmuş gitmek istememiş. Okuyupta havas olduğuna mektup mu yazacak denilen düşüncelerin arasında, okumasına ısrar edilmemiş. O yüzden annemin okur yazarlığı yoktur. Öyle olduğu halde hepimize üniversite eğitimi aldırmış ve de Seydi abim de altı dil öğrenmişti, edebiyat öğretmeniydi. Kürşat abim albay emeklisi, Semra ablam öğretmen emeklisi, Celalettin abim Gayri Menkul Değerlendirme uzmanı ayrıca emekli, ben de ilahiyat önlisans ve de gazete köşe yazarı ve şairlik yapmaktayım.
Halbuki anneannem Keklik ebem ileri görüşlü, yerini yurdunu, lafını sözünü bilen bir hanım olarak bilinirdi. Çevresindeki konu komşuları ona akıl sormaya gelirler, danışırlardı. Lafı sözü dinlenir, ekmeği yenirdi.
Babam annemi, çeşme başında su doldururken, onbeş yaşında görüp beğenmiş, aşık olmuş. Ana, babasına gidip bu kızı bana isteyin demiş. Babam o zaman askerden yeni gelmiş, adliyede memur olarak işe başlamış yaşı 22 henüz. Civan gibi delikanlı, yakışıklı beyaz tenli, ela yeşil arası gözlü, gür açık kestane renkli, kıvrık saçlı, akça pakça parlak alınlı, boylu endamlı, son derecede yakışıklı, beyefendi bir delikanlı. Görenlerin yüreğini hoplatacak yakışıkta bir genç. Abdestinde namazında.