Recep Tuncer Sarı'ya teşekkürname belgesi takdimi
Belçika’da ikamet eden Emirdağlı Recep Tuncer Sarı’ya; Azerbaycan Diaspora Bakanı Fuad Muradov Sadr’dan teşekkürname belgesi takdim edildi. Aynı zamanda Recep Tuncer Sarı; Türkiye’ye geldiğinde Eskişehir’de ve Emirdağ’da ikamet etmektedir.
Recep Tuncer Sarı kimdir?
1960 yılında Emirdağ’da doğdu. İlk, orta ve lise eğitimini Emirdağ’da aldı. 1980’de Eskişehir Eğitim Enstitüsü Matematik Bölümünden mezun oldu. Aynı yıl Belçika Gent kentine gitti. Belçika’da bir taraftan iş hayatına devam ederken bir taraftan da geçtiğimiz yıllarda Türk Ocağı Başkanı olarak görev yaptı. Türk Ocağı çatısı altında Belçika Türkleri, Türk
Definecilerin Emirdağ'da ki hedefi Türbeler
Emirdağ ilçesinde, defineciler, zemin ve çevresini kazdıkları İsa Dede ve Veysel Karani türbelerini tahrip etti.
İlçeye bağlı Pörnek köyü yakınlarındaki İsa Dede Türbesi ile Veysel köyü yakınlarındaki Veysel Karani Türbesi define arayanların hedefi oldu.
Türbelerin içindeki mezarları tahrip eden definecilerin, birden fazla çukur açtığı belirlendi.
Veysel Köyü muhtar vekili Mithat Palıt, AA muhabirine yaptığı açıklamada, define arayanların türbeye zarar verdiğini söyledi.
Türbenin hem içeriden hem dışarıdan kazıldığını dile getiren Palıt, "Bu olayı gereken yerlere bildirmiştik. Yetkililer, türbenin fotoğraflarını çektiler, en kısa sürede buraya döneceklerini söylediler." diye konuştu.
Veysel köyünde yaşayan Mustafa Karaca, türbenin bu halini gördüğünde üzüldüğünü ifade etti.
BOZKIRDA BOZLAK SESLERİ
‘’ Bozkır; uçsuz bucaksız, insan ise küçüktür. İnsan, güçlü ve hünerli olmalıydı burada…’’
Cengiz Aytmatov
Bozkır çıplak bir yalnızlığın adıdır…
Boz toprakta rızkını arayan insanın hüzünlü bir haykırışıdır bozlak.
Bozlak, dayanılmaz hasretlerin,
akıl almaz kahramanlıkların,
kılıç zoruyla sağlanan iskânların,
sürüp giden aşiret kavgalarının,
Kerem yanığı sevdaların,
göç eden Türkmenlerin türküsüdür.
Umudunu yitirmeyen yoksulların ortak bir yakarış dilidir bozlak.
Bozlakta isyan yoktur,
ıztırap iniltilerinin ince bir sızısı vardır,
hüznü gözlerden yaş olup damlayan.
Anadolu semâsının altında bir akşam vakti, kerpiç duvara
yaslanıp Tanrı’ya meramını açmak
içini dökmektir bozlak.
Bozlak, boz toprağın sesidir,
yel tozunu kaldırdığında,
önüne alıp götürdüğünde gevenleri.
Acısı yüreğe düşen bir bıçak yarasıdır bozlak,
Ağlaması göze düşen,
üzüntüsü yüze düşen,
Ali Özkaya Projeleri İncelemeye Geldi
Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya beraberinde Ak Parti İl Başkan Yardımcıları, İl Kadın Kolları Başkan Yardımcısı, İlçe Başkanı ve yönetim kurulu üyelerimiz, Gömü ve Davulga Belediye Başkanları, Belde Başkanları, İl Genel Meclis Üyeleri, İlçe Gençlik Kolu Başkanı olmak üzere Emirdağ İlçesine yapılacak olan Millet Bahçesi, Sosyal Tesislerimiz, Devlet Hastanesi ve Yeni Hükümet Konağı projelerimizi incelemek üzere şehrimize ziyaret etti.. Ziyarette Belediye Meclis Üyeleri ile Kamu Yöneticileri hazır bulundu.
Burada bir açıklama yapan Milletvekili Özkaya, “Teşkilatımızın ve Belediye Başkanımızın talepleri neticesinde Ankara’da ilgili bakanlıklarda takibini gerçekleştirdiğimiz ve neticeye ulaştırdığımız yatırımların yapılacağı alanlarda bir incelemede bulunduk. İnşallah bu yatırımlar neticesinde gurbetin başkenti Emirdağ ilçemiz yeni modern bir Devlet Hastanesine, özgün mimarisi ile milletimize hizmet edecek olan yeni Hükümet Konağı’na ve Millet Bahçesine kavuşmuş olacak. Bu noktada bu yatırımların hayata
EBEM DEDİ
Ebem sekseninde aklı başında
Cer örtmüş oturur dolma daşında
Bi soluk duramaz işin peşinde
Tavuğa yemini saçın gız dedi
Kuru yufkasına suyu sepemiş
Pilavı pişirip kapak hapamış
Kar yağmış yolları kürtün kapamış
Şu ahır yolunu açın gız dedi
Örmeleri birbirine ulamış
İneğe yem dökmüş sonra sulamış
Diline de benim adı dolamış
Koyunu kuzudan seçin gız dedi.
Eski ketenini başa bürümüş
Fışkıyı süpürmüş damı kürümüş
Sağanak yağmurda eve yürümüş
Bu yağmur da senin suçun gız dedi
Ayazda üşümüş kadın bayağı
Evecen ya donmuş eli ayağı
Bozulmuş yaşmağı getmiş kıyağı
Yorulursan geçer için gız dedi
Yük damından minderini getirdi
BOZKIRIN YAZITLARI
1.
Bir köseğiden türettiler azat edilmiş ağaçları Anadolu’da
Can suyunu verdiler ak alınlarından düşen terle
Kervan üç gün sonra geldi altın ordunun arkasından
Şenlensin diye ören yerleri kopuzlar ezgilendi
Tanrı’nın gurbet diyarı olan bu toprakları baştan ayağa
Vatan tutmak için köhne beldelere yürüdüler
Önce gökçek oğullar nakış vurdu dağların doruğuna
Ve göçünü kutsadı uzun ırmakların pınarı
Esen yel ve kımıldayan yeşil yaprak
Zaferin coşkusuna ığrandılar kişneyince atlar
Kalemler fethin tarihini düştü ceylan derisine
Sözün yazgısı elindeydi ozanların çalıp söyledikçe
Muştuların elçisiydi kelam yayladan ovalara
Yeşerdikçe her bedenin ruhunda can bulurdu
Gökyüzüne uçmak vakti gelirdi üçlerden yedilere
Kırkların başındaydı Zülfikar’ı tutan el
BOZKIRIN BİLGESİ: ÖMER FARUK KÖSE
İrfan kavramı; anlama, bilme, sezme anlamlarına gelmektedir. İrfanın kültür anlamında da kullanıldığı görülmektedir. İrfan; ilgi, zekâ, deneyle ulaşılan zihin olgunluğu, gerçeğe ulaştırıcı güçlü seziş, varış gibi semantik manaları da içermektedir. Marifet de irfanla aynı kökten gelir. Marifet duyularla bilmedir, irfan ise ruhi bir hissediştir. İrfan gerçeğe ulaştırma isteği, hadiseleri güçlü seziş, emin adımlarla sonuca varıştır. Olayları bilme, anlama, sezme ve kavrama biçimidir. Sırları ve gizemleri bilme isteği olarak algılanabilir.
Cemil Meriç, kültürün karşısına irfanı koyar. ‘’İrfan, düşüncenin bütün kutuplarını kucaklayan bir kelime. İrfan kendini tanımakla başlar. Kendini tanımak, önyargıların köleliğinden kurtulmaktır, önyargıların ve yalanların. Kültür, irfana göre, katı, fakir ve tek buutlu. İrfan, insanı insan yapan vasıfların bütünü.’’
Ömer Seyfettin de; ‘’ ilim başka irfan başka, alim başka arif başka.’’ diyerek irfan kavramına daha da açıklığa kavuşturur. Atatürk’ün en büyük emeli; ‘’ Maarif vekili olarak yurdumun irfanını yükseltmektir.’’
Türk sosyal hayatında; ‘’İrfani gelenek, Türk irfanı’’ tabirlerine sıkça rastlamak mümkündür. Günümüzde kaybetme durumunda bulunduğumuz bu değerimizi istisna da olsa bazı örneklerini görmek mümkündür. O güzel insanların davranış ve tutumları farklıdır, basiret sahibidirler, bilginin hamalı değil, değerlendiricileridir. Mektep-medrese görmemiş olsalar da çok mektep-medreseliler onlara hürmet ederek, bilgi ve görgü danışırlar. Onlara köy odalarında, cami bahçelerinde, yâren sohbetlerinde görürsünüz. Sessiz, sakin ve ağırbaşlı dururlar, her söze karışmazlar. Ancak onlar konuşunca herkes susar, sözleri tarih öncesi dönemlerden gelir sanki. Akıl, tecrübe ve sezgiyle ürettikleri hikmetli sözleri gönüllere nakşedilir. Bazen Ahmet Yesevi, Yunus Emre ve bazen de Hacı Bektaş Veli’dirler. Söz kökleri derinliklerden gelir. Onlar görünüşte sıradan insanlara benzerler. Ancak alınlarında bin ışığın şulesi parlar.
Onlar ‘’Bozkırın Bilgesi’’, toplumsal hayatın barış ve sevgi elçileridir.
Sözü Ömer Faruk Köse’ye getirmek istiyorum. Emirdağ toplumunun bilinç yenilemesinde önemli bir şahsiyet olan Köse, durmak bilmeyen bir azim ve kararlılıkla yöreye ait edebiyattan tarihe kadar pek çok konuyu araştırıp okuyucularıyla paylaşmaktadır. Kendisi sosyal medyanın fenomenlerindir. Yerel tarih ve kültür ile kişisel gelişim alanlarında yetkin bir kalemdir. Bu konularda çok donanımlı bir arşive sahiptir. Yaşadığı yörede toplumsal barış, sevgi ve kardeşliğin yapıcı insanıdır. Yerel tarih ve kültür ile kişisel gelişim alanlarında kitap hazırlıkları yapmaktadır.
Köse, yetiştiği kültürel ortamı bir sohbetinde şöyle anlatmaktadır: ‘’ Çocukluğum köy ortamında geçti. Yedi cepheden yaralı dönmüş gaziler, eşleri şehit düşmüş kadınlar ve yetimler, seferberliğin yoksulluğunu yaşamış insanlarla beş vakit hemhâl oldum.