Ramazan Bayramı Hutbesi

Rahmet ayı Ramazanı geride bırakarak, en büyük mutluluk ve sevinç günlerimizden birine ulaşmış bulunuyoruz. Bizi, bu mübarek güne ulaştıran Yüce Rabbimize sonsuz hamd ve senalar olsun. Mübarek Ramazan Bayramı, bütün Müslümanlara kutlu olsun. Yüce Rabbimiz bu mübarek günü, güven, esenlik, barış ve huzura vesile kılsın.
Değerli Müminler!
Ramazan ayının huzur, rahmet ve mağfiret ikliminden geçerek, sabahın şu erken saatlerinde Rabbimizin huzurunda toplanmanın sevincini hep birlikte yaşıyoruz.
Bayramlar neşe, sevinç, sevme ve sevindirme günleridir. Toplumların birlik ve beraberlik duygularının zirveye ulaştığı, dayanışma ve kaynaşmanın daha yoğun yaşandığı müstesna zaman dilimleridir. Bu bakımdan bu günlerde başta anne ve babalarımız olmak üzere büyüklerimizi, hastalarımızı, komşularımızı, akraba ve dostlarımızı ziyaret etmeliyiz. Bu vesile ile fakirleri, yetimleri kimsesiz çocukları
sevindirmeliyiz. Dargın olanları barıştırmalıyız.
Kadir Gecesi ve Kur'an

Evveli rahmet, ortası mağfiret ve sonu da cehennemden kurtuluş olan Ramazan ayının son günlerine yaklaşmaktayız. Bir Kadir Gecesini daha idrak edebilme fırsatını yakalamanın coşkusunu hep beraber yaşıyoruz. 8 Ekim pazartesiyi salıya bağlayan
Yüce Allah Kur’an-ı Kerim'de şöyle buyurmaktadır: “Biz onu (Kur'an'ı) Kadir gecesinde indirdik. Kadir gecesinin ne olduğunu sen bilir misin? Kadir gecesi, bin aydan hayırlıdır. O gecede, Rablerinin izniyle melekler ve Ruh (Cebrail), her iş için iner dururlar. O
Zekat ve Sadaka-i Fıtr

Rabbimiz Allah yeryüzünde yarattığı her canlıyla birlikte rızkını da var etmiştir. Ancak imtihan gereği olarak kimine az kimine de fazla rızk vermiştir. O’nun karşılıksız olarak verdiği bu nimetlerin adalet ölçülerine uymadan dağıldığı bir dünyada sıkıntılar baş göstermektedir. Azınlık bir kesim bolluk ve refah içerisinde yüzerken, büyük çoğunluk kuru bir ekmeğe muhtaç, sefalet içerisinde bir hayat yaşamaktadır. İnsanlığın huzur ve selameti için gönderilen dinimiz, bu dengesizliğin ortadan kaldırılması için sosyal bir ihtiyaç olarak, zengini fakire, fakiri zengine yaklaştıran bir köprü olan zekât ve sadaka-ı fıtrı emretmiştir.
Muhterem Cemaat
Büyüklerimiz ’’Tok açın halinden ne anlar’’ diyerek bir insanın sıkıntısını anlamanın en iyi yolunun o sıkıntıyı kendisinin de yaşaması olduğunu ifade etmişlerdir. İçinde bulunduğumuz şu kutlu zaman dilimi içerisinde oruç tutarak açlığın ne kadar katlanılması zor bir şey olduğunu anlıyoruz. Ancak bu açlıkla birlikte soğuk kış gününde evinde yakacak odunu olmayan, hasta çocuklarını doktora götüremeyen, tedavi ettiremeyen, çaresizlik içerisinde bocalayan bir babanın durumunu anlayabiliyor muyuz acaba?
İhtiyacın esiri haline gelen bir insanın yapabileceklerini tahmin etmek zordur. Bu gün hırsızlık, gasp, kapkaç ve soygunculuk gibi bizim dinimizde ve kültürümüzde yeri olmayan birçok adi suçun sebeplerinden birisi de bu ekonomik esarettir.
Bu türlü suçları işleyenleri hoş görmek mümkün olmamakla birlikte, üzerine düşen görevi yerine getirmeyen zenginlerin de bu ihmallerinden dolayı sorumlu olduklarını göz ardı edemeyiz. Zekât ve sadaka-ı fıtır sosyal hayatta bu problemleri kökünden çözmekte ve yokluktan kaynaklanan suç ihtimallerinin önüne geçmektedir.
Oruç Tutmanın Fazileti
Muhterem Müslümanlar
Allah’ü Tealanın biz kullarına emrettiği bütün ibadetlerin, pek çok faydaları vardır. Tabi ki bizler sadece Allah’ın rızasını umarak ibadet yaparız. Ancak bu sayısız faydalar bize Rabbimizin nimetinin sınırsızlığını ve rahmetinin büyüklüğünü göstermektedir. Oruç ibadeti de sayısız faydalar kazandırır insana. Hutbemde orucun faydalarından birkaçına değinmek istiyorum. Orucun bir faydası insanı kötülüklerden alıkoymasıdır. Peygamber Efendimiz (s.a.v.): “Oruç bir kalkandır, o halde oruçlu kötü söz söylemesin. Kendisi ile tartışıp kavga etmek isteyen kimseye iki defa ‘ben oruçluyum’ desin”(1) buyurarak bu hususu ifade etmişlerdir.
Değerli Mü’minler
Oruç aynı zamanda ahlakımızı da güzelleştirir. Oruç tutmaktaki amaç, imsak ile iftar arasında aç kalabildiğimizi kanıtlamak değil, ruh ve bedenimizi kötü söz ve davranışlardan temizleyip arındırmaktır. Sevgili Peygamberimiz: “Çok oruç tutanlar var ki, onlara tuttukları oruçlardan sadece açlık ve susuzluk kalır. Çok gece ibadet edenler vardır ki, onlara da bundan kalan sadece uykusuzluktur”(2) buyurmuşlardır.
Çocuklara Ramazan Bilincini Kazandırmak
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا قُوا أَنفُسَكُمْ وَأَهْلِيكُمْ نَاراً وَقُودُهَا النَّاسُ وَالْحِجَارَةُ
Muhterem Müslümanlar
Mübarek Ramazan ayındayız. Ramazan ayı çocuklarımızın dinini öğrenebilmesi ve ibadet alışkanlığı kazanabilmesi için önemli bir fırsattır. Çünkü bu ay oruç, zekat, sadaka, teravih, Kur’an okuma gibi dini hayatın yoğun yaşandığı bir aydır. Ramazanda Müslüman hanelerde önemli bir değişim yaşanır. Ramazan öncesi evleri tatlı bir telaş kaplar. Evler, mutfaklar Ramazana hazırlanır. Yemekleriyle, tatlılarıyla, iftar ve sahuruyla müstesna bir atmosfer yaşanır. Bütün bunlar çocukların ilgisini çeker. Onların bu ilgilerini değerlendirerek onlara Ramazanı, camiyi, cemaati ve Kur’an-ı sevdirmenin yolları aranmalıdır.
Değerli Mü’minler
Çocuklarımızın, Ramazanın bu manevi atmosferini doya doya yaşamalarını sağlayalım. En etkili eğitim metodu olan halimizle onlara örnek olalım. Sahura kalkarken çocuklarımızı da kaldırarak onların bu manevi havayı teneffüs etmelerini sağlayalım. Oruç tutmaya teşvik ederek küçük yaşlardan itibaren onları bu ibadete alıştıralım. Beş vakit namaza ve teravih namazına gelirken müsait olduklarında onları da getirerek cami ve cemaat alışkanlığı kazandıralım. Mukabele ve vaazlara iştirak etmelerini sağlayalım.
Zekatlarımızı sadakalarımızı verirken, hayır hasenat yaparken onları da yanımıza alarak ve hatta onlara bu vazifeyi yaptırarak infak etme bilincini kazandıralım. Pişirdiğimiz yemeklerden komşularımıza göndererek yardımlaşma bilincini kazandıralım.
Değerli Kardeşlerim
Unutmayalım ki çocuklar ana-babalarına ve topluma Yüce Allah'ın bir emanetidir. Bizim için bir imtihan vesilesidir. Bu imtihanı kazanabilmek için onları Allah ve
Rasulünü tanıyan, seven; milli ve manevi değerlerine bağlı, vatana, millete, dine devlete faydalı birer kişi olarak yetiştirmeliyiz.
Hutbeme bir hadis-i şerif ile son veriyorum: “Ey iman edenler! Kendilerinizi ve ailenizi, yakıtı insanlarla taşlar olan o müthiş ateşten koruyun”(1) ayet-i kerimesi nazil olunca Hz. Ömer Sevgili Peygamberimize gelerek: ‘Ey Allah'ın Rasülü! Biz kendimizi, Allah ve Rasulünün emirlerine itaat ederek koruyabiliriz. Fakat eşlerimizi ve çocuklarımızı cehennem ateşinden nasıl koruyabiliriz?’ diye sorunca, Efendimiz şu cevabı verdiler: “Allah'ın size emrettiklerini siz de onlara emredersiniz, Allah'ın size yasakladıklarını siz de onlara yasaklarsınız. Bu tutumunuz onları koruma olur.”(2)
(2) Hak Dini Kur’an Dili, c.7, s.426.
Ramazana Hazırlık

Her anı değerli ve boşa geçmemesi gereken Müslüman'ın hayatında ahiret adına çok kıymetli zaman dilimleri vardır. Bunlardan bir tanesi de Ramazandır. Evet, insanlar kendilerine gelecek bir misafire günler öncesinden nasıl hazırlık yapıyorlarsa, bizler de senenin belli bir döneminde misafirimiz olan Ramazan ayına aynı şekilde hazırlık yapmalı ve o güzide misafiri elimizden geldiğince memnun etmeye çalışmalıyız. Evlerimizi, ailelerimizi ve çevremizi o güzide misafire hazır hale getirmeliyiz.
Müslüman İşini Sağlam ve Güzel Yapar
Muhterem Müslümanlar
İhsan, bir işi ve davranışı en güzel biçimde yapmaktır. Peygamber Efendimiz “İhsan, Allah’ı görürcesine O’na kulluk etmendir. Sen O’nu görmesen bile O seni görür”(1) buyurarak bize davranışlarımızla ilgili en güzel tavsiyeyi vermiştir.
Bir işçi fabrikasında, patronu onu görmese bile, Allah'ın kendisini gördüğü inancı ile işini en güzel şekilde yapmalıdır. Bir memur, amiri yanında olmadığı zamanlarda bile, Allah'ın her an onu gözettiğini hesaba katarak görevini yerine getirmelidir. Fabrikasında ‘baştan savma’ iş yapan işçi, dairesinde saat doldurma derdinde olan memur, dükkânında müşterisini gafil avlayarak ucuz malı pahalıya satma peşinde olan esnaf üretiminde kaliteyi değil, sadece kazanacağı parayı düşünen sanayici, ihsanın manasını anlamamış demektir.
Aziz Mü’minler
Her şeyden önce kazandığı paranın helal olmasını hedefleyen bir Müslüman, mutlaka dürüst olmalı ve yaptığı işi sağlam ve standartlara uygun yapmayı prensip haline getirmelidir. Bir Müslüman bulunduğu her makam ve mevkinin, kendisine emanet olduğu bilinciyle hareket etmelidir. Emanet ise başkalarının hak ve hukukuna saygı göstermektir. İşte bu saygı, hile ve aldatmacayla ortadan kalktığında emanete ihanet edilmiş olur.
Peygamberimiz (s.a.v.)'e kıyametin ne zaman kopacağı sorulduğunda: “Emanet zayi edildiğinde” diye cevap vermiştir. Sahabeler: “Emanet nasıl zayi edilir Ey Allah'ın Resulü?” dediklerinde ise: “İş ehil olmayanlara verildiğinde kıyameti bekleyin”(2) buyurmuşlardır.
Muhterem Kardeşlerim
İslam'ın kıtalara yayılmasında, dürüst, işini sağlam ve güzel yapan Müslüman tüccarlarımızın büyük payı vardır. Çünkü Müslüman; kendi zararına bile olsa yalan söylememeyi, aldatmamayı prensip haline getirmiştir. Bunun aksine yalan söyleyen ve aldatan kimseyi ise sevgili peygamberimiz şu ikazıyla uyarmıştır: “İşinde hile yapan bizden değildir.”(3)
Hutbeme işini sağlam ve güzel yapan Müslümanlara büyük bir müjde veren şu ayetin meali ile son veriyorum: “Şüphesiz Rabbimiz Allah'tır deyip de, sonra dosdoğru olanlar var ya, onların üzerine akın akın melekler iner ve derler ki: Korkmayın, üzülmeyin, size (dünyada iken) vaat edilmekte olan cennetle sevinin!”(4)
(2) Buhari, İlim, 2.
(3) Müslim, 1, 99.
(4) Fussilet, 30.