SİRAC-ÜL HİND
Yaktı meşalesini zulme karşı,
Hürriyet istedi halkına,
İngiliz yönetimine dur dedi,
Hindistan'da hadis alimi.
Abdulazîz Dehlevi büyük alim,
İngiliz idaresine karşı,
Halkına direnmelerinde,
Ön ayak oldu mübarek..
Kur'andan ayrı düşenler,
Peygamberimizin sünnetinden
Ayrılanlara ,müslümanların içine düştüğü
Zor ve kötü hallerin bundan olduğunu anlattı.
Abdülazîz Dehlevi şöyle der;
"Birisinden yardım istenirken,
Yalnız ona güvenilirse,
Allahû Tealanın yardımına mazhar olduğu,
Düşünülmezse haramdır."
Allah'a güvenirse, o kulun Allah'ın yardımına
Mazhar olduğu düşünülürse,
Sebep yarattığı ve o kişinizde sebep olduğu ,
Düşünülürse Caiz olur.
SEN SENİ BİL SEN SENİ
Hz ADEM’den olan Hz.HAVVA’dan doğan herkese Selâmün Aleyküm.
Atamız ceddimize Cenab-I Hakkın
İlk olarak yarattığı eşref-i mahlukatın en şereflisi ,meleklerin secde ettiği ve iblis lainin secde etmeyi reddettiği ilk insan olan Hz. Adem atamıza eşi Hz. Havva anamıza yapılan bu çirkin ve çirkef hakareti kınıyor ve iğreniyoruz.
Her dinden insanların atası herkesin babası ,anasıdır…Hz Adem ,Allaha ilk hamd eden ve tövbe edendir.Seçilmişlerin ilki , yeryüzündeki Allahû Teâlânın ilk halifesidir.
Destek çıkan soysuzlara da sözümüz.
Mukaddesatımıza ,dinimize ,nesebimize yapılan bu sözlü daldırıyı yapana diyoruz ki ;”sen insan değilsin,
hayvanda değilsin,
İblisin neslinden gelmişsin belli.
Bari nüfus kâğıdındaki İslâm yazısını sildir, sende bizde bu düştüğün komik ve acınası haline şaşmayalım.sen nasıl bunu rahatlıkla müslüman olan bir ülkede söyleyebilirsin? Bu cesaretin nerden ve kimden? Bizlere rağmen bu ne kendini bilmezlik! Bitimiz kadar sevmeyiz seni ,hiç hazzetmeyiz senden.Bize rağmense neden söylüyor sizce ?
Bana ne diyor işimize bakıyoruz değil mi ?
ARİF BEY’İN KATLİ VE KARAKEÇİLİ ALAYININ DAĞILMASI
Milli Mücadele döneminde Kuva-yı Milliye’yi en fazla meşgul eden iç ayaklanmaların başında Anzavur isyanları gelmektedir. Çanakkale, Balıkesir, Adapazarı, Kocaeli, Düzce gibi yerleşim bölgelerinde çok etkili olan bu isyan; Padişah, İngiliz ve Yunanlılar tarafından maddi ve manevi olarak desteklenmiştir. Kinci, gaddar, azgın anlamlarına gelen Anzavur, dini duygular ile etnik kimliğini öne çıkararak çok taraftar toplamıştır. Uzun uğraşlardan sonra Ahmet Anzavur öldürülmüş, çetesi de dağıtılmıştır.
Mustafa Kemal Paşa, Nutuk’ta Anzavur ve Düzce İsyanları bölümünde Yarbay Arif Bey Müfrezesinden bahseder: ‘’Bizim bu isyan bölgesine gönderdiğimiz kuvvetler şunlardı: İki tabur piyade, sekiz makinalı tüfek, iki sahra ve iki dağ topundan kurulu Yarbay Arif Bey Müfrezesi.’’
Arif Bey, Kuva-yı Milliye’yi zora sokmaya çalışan ve isyanı boyunca pek çok vatan evladını feci bir biçimde katleden bu katiller sürüsünü ortadan kaldırmak için olağanüstü gayret göstermiştir. Bu konuda, Prof. Dr.Osman Köksal ;‘’Geride Kalmış Bir Kuva-yı Milliyeci: Kaymakam Bayatlı Arif Bey ve Karakeçili Müfrezesi’’ adlı makalesinde ayrıntılı bilgiler verir: ‘’Arif Bey, Kızılcahamam’daki kısa süreli konaklaması sırasında, bir yandan yeni kuvvetlerin katılımını bekleyip göreve hazırlanırken, diğer yandan civardaki köylüleri millî hareket lehine kazanmak için faaliyetlerini sürdürmekte ve bunlar arasından Kuva-yı Milliye saflarına gönüllü yazmaktaydı. Ancak 11/12 Mayıs gecesi beklenmedik bir şekilde çadırında uyurken basına aldığı bir mavzer kurşunu ile şehit edildi. Onun müessif ölümü, gerek kendi birliğinde, gerekse kamuoyunda büyük üzüntü ve tepkilere neden oldu.’’
Anzavur’u ortadan kaldırmak üzere yola çıkan ve çevre halkın güvenini kazanan Arif Bey’in bu şekilde şehit edilmesi ve konunun aydınlatılamaması türlü senaryoların üretilmesine sebep olmuştur.
Mustafa Kemal Paşa, Büyük Millet Meclisi’nin 17 Mayıs Pazartesi günü yapılan toplantısının ikinci gizli oturumunda Arif Bey olayı ile ilgili şunları söyledi: “Son verdiğim malûmatta Arif Bey kumandasında bir müfrezemizin Yabanâbâd’a (Kızılcahamam) geldiğini ve oradaki Kuva-yı Seyaare ile birleştiğini arz etmiştim. Bundan dört beş gün evvel Arif Bey bir kazaya uğradı. İhtimal ki işitmişsinizdir. Kendisi Yabanâbâd’da çadırında yatarken öldürülmüştür. Şimdiye kadar yaptığımız tahkikat neticesinde sarih noktaya iktiran edemedi. Bunun ya dahilden veya hariçden vukû‘una kat‘î bir emare elde edemedik. Bazıları diyorlar ki kendisinin sedîdüttab‘ı ve harekât esnasında maiyetine biraz tazyikâtta bulunmuş olması gibi sebeplerle, doğrudan doğruya kendi etrafında bulunanlardan bu kazanın sadır olabileceğine ihtimal veriyorlar. Fakat yine bazı malûmat vardır ki bunun yakınına sokulan kimseler tasmîm etmiş ve bu suretle vak‘a husûle gelmistir. Her halde sarih ve kat‘î bir malûmat yoktur. Ma‘mâfih tâbiki
Şahin Ünver
Emirdağ eşrafından Arabacı Gülü diye bilinen İbrahim ÜNVER ile Ayşe ÜNVER oğlu, 10.02.1958 Emirdağ doğumlu Şahin ÜNVER; ilkokul, ortaokul ve liseyi Emirdağ’da okumuştur. Yüksek Öğrenimini önce Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü Sosyal Bilgiler bölümünde ve daha sonra Anadolu Üniversitesi Tarih bölümünde lisans tamamlama eğitimi alarak tamamladı.
1980 yılında Emirdağ Lisesinde öğretmenliğe başladı. Ardından Hatay- İskenderun İmam Hatip Lisesinde öğretmen olarak görev yaptı. Daha sonra Afyon-Emirdağ Lisesinde Müdür Yardımcılığı, Emirdağ Örenköy ve Adayazı Ortaokul Müdürlüğü, Emirdağ Anadolu Lisesinde Tarih Öğretmenliği ve yine aynı okulda Okul Müdürlüğü görevlerinde bulundu. 2001’den itibaren Aydın-Nazilli, Denizli-Acıpayam, Afyonkarahisar – Emirdağ, Aydın – Sultanhisar İlçe Milli Eğitim Şube Müdürü olarak görev yaptı.
FERASET SAHİBİ
Zâğbe’de Arif bin Yahya
Mağripte yaşardı.
Feraseti öngörüsü,
Şaşkınlık uyandırırdı.
Mahallesi sakin halde,
Öğle uykusuna yattığı halde,
Çöl sıcağı bastırmış ,
Alev sarmış her yeri.
Çadırından çıktı,
Göç göç diye bağırdı
Duyan, duymayan kalmadı,
Çadırından çıktı herkes.
Koşup yanına gelen halkı,
“Ne oluyor,neden bağırıyorsun ?”
“Vadiyi bir saat içinde,
Su basacak , selle dolacak “ dedi.
İnsanlar ona güvenirler,
Yalan söylemezdi hiç,
Çabucak yamaca taşınmaya başlarlar,
Şiddetli yağmur başlar.
Müthiş bir yağış,
Ardından müthiş bir sel,
Bütün vadiyi kaplar
Halk şaşkın ona sorar.
“Nasıl bildin ,neye dayandın,
Yağmur yağacağını bildin” dediler.
Dedi Arif bin Yahya;
“Tarla fareleri yavrularını yamaçlara
Taşıdığını gördüm” der.
“Anladımki sel gelmek üzere,
Sizlere haber ettim,
Bu sebep ile ,
Tedbiri almak bize göre” dedi.
ALİ MAHİR BEY’İN HATIRALARINDA ARİF BEY
Arif Bey, İzmir’in işgali üzerine maiyetinde bulunan bir grup subay ve erle birlikte Bursa’dan Eskişehir’e, oradan da Emirdağ ve Afyon’ gelmiş, Milli Mücadele’ye fiili olarak katılmıştır. İzmir’in işgal günü olan 15 Mayıs 1919’ten şehadet tarihi 11-12 Mayıs 1920’ye kadar yaklaşık 1 yıla, sanki koca bir ömür sığdırmıştır. Onun mücadelesi, gayreti bu 1 yıl içinde bir destan vücuda getirmiştir. Onun bu destanı bugün hâlâ anlatılmakta, hatırası canlı tutulmaktadır.
Bu yazumızda Ali Mahir Bey’in hatıralarına yer vereceğiz: Arif Bey’in Afyon’da bulunduğu süre içerisinde yaptığı faaliyetleri Ali Mahir Bey 1934 yılında Taşpınar mecmuasının 22. sayısında yazdığı hatıralarında şöyle anlatır:
“İstiklal Savaşı’nın ilk safhalarında Afyon’da azimkâr bir Kuvay-i Milliye hareketi görüyoruz. Başında Afyon Karahisarlı bir kumandan merhum Kaymakam Arif Bey ve efradın hemen hepsi Afyon ve mülhakatından olan bu milis kuvveti milli savaşın başlangıcında çok mühim rol oynamıştır. İstanbul’daki vatansızların ve ecnebilerin tahrikiyle yurdun birkaç yerinde milli hükümete karşı patlak veren isyanları bastırmış. Afyon merkezi vaziyetinden istifade ederek nerede ihtiyaç olursa yetişmiş ve vazifesini yapmıştır. Bu teşekkülün ilk vücut bulduğu günlerde Afyon’u İngiliz, Fransız ve İtalyanlar’dan mürekkep mühim bir kuvvetin işgal ve tazyik altında bulunduğu ve İstanbul’un bilhassa seçip gönderdiği mutasarrıfın şiddetle Kuvva-yı Milliye aleyhtarı olduğu hatıra getirilmelidir. Arif Bey boynundan beline kadar bütün göğsü fişeklerle kaplı ve mavzerinin namlusuna küçük bir Türk bayrağı iliştirilmiş bir tek Kuva-yı Milliye süvarisinin İstasyon caddesinde Lise ve Dumlupınar mektebi binalarında oturan işgal kıtaları
MÜNACAAT
Affet bizi Allâh’ım,
Geçmiş ve geleceğimiz için,
Yaptığımız ve yapacaklarımız için,
Söyleyecek sözümüz yok!
Affet bizi Allâh’ım,
Anlatmaya gücümüz yok,
En çokta Sana karşı,
Mahçubuz Allâh’ım.
Affet bizi Allâh’ım,
Doldu taştı etrafımız,
Hayatınız bu dendi,
Günahlarımız bizi tarumar etti.
Affet bizi Allâh’ım,
Günahlarımız çok,
Kafamızı kaldırıp,
Sana yüzümüz yok.
Affet bizi Allâh’ım,
Kaybolduk garip dünyada,
Senin kapından başka,
Gidecek kalımız yok.
Affet bizi Allâh’ım,
Sev bizi,sevdir bizi,
Namerte değil,
Merte eyleme muhtaç.