GÖLGELER
- Ayrıntılar
- Üst Kategori: Ahmet Urfalı
Gölgenin varlığı ışığa bağlıdır. Işık kaynağı kesildiği anda gölge de biter. Gölgeyi meydana getiren kitle, ışığa yaklaştıkça büyür. Bazen gölge bu cüsseli durumu kendisi zannederek etrafına çalımlı bakışlar atar. Gölge bilmez ki, ışık çekildiğinde kendisi de kaybolacaktır. Gölgede kalanın gölgesi olmaz. Meşhur türkünün sözü; ‘’Kötülerin dalı gölgesi olmaz:’’ Bir cismin gölgesi ışık uzaklaşınca büyür, yakınlaşınca küçülür. En büyük gölgeler sabah saatlerinde ve akşam hava kararmadan hemen önce oluşur. Gölge, ışık kaynağının nesnenin aydınlanan yüzünün tersinde oluşan karanlıktır. Evet, gölge bir karanlıktır. Karanlık; insanlara, itici, korkutucu, şüphe verici gelir. Ama onun mahiyetini bilenler için bunlar katiyen etkili olmaz.
Gölge bir metafor olarak, mutasavvıfların âlemin gerçeğin gölgesi olduğuna yönelik düşüncelerini ortaya koymaları bakımından önemli imkânlar sunmuştur. Mevlana, Divan-ı Kebir’de; ‘’ “Nur, sebebi yaratandır. Ne kadar sebep varsa hepsi de onun gölgesidir. Allah, sebepsizliği her şeye sebep kılmıştır. Sebebi yaratan ile sebep birbirinin aynasıdır. Kim ayna gibi tertemiz değilse, aynayı ve aynadakini göremez.” diyerek varlık-yokluk konusunu açıklar O.’’ Gölgeleri ancak güneş giderebilir. O bir gölgeyi uzatır, kısaltır. Sen
gölge ile oynamak hünerini güneşte ara.’’ sözüyle de hakikatin güneşte olduğunu belirtir.
Platon, mağara alegorisinde gerçekliği ve gölgeyi izah eder. Alegoriye göre bazı insanlar karanlık bir mağaraya zincirlenmişlerdir ve bu insanlar başlarını sağa ve sola çeviremezler sadece karşılarındakini görebilmektelerdir. Doğuştan beri bu mağarada bulunan insanlar mağaranın girişinden yansıyan nesnelerin gölgelerini görür ve bunları gerçeklikleri olarak algılarlar. Nihayet bir gün bu insanlardan bir tanesi zincirlerinden kurtulur ve mağarayı terk eder. Mağarayı terk eden bu insan mağaranın dışında yeni bir gerçeklik ile tanışır ve duvarda gölgelerini gördüğü nesnelerin gerçek olmadığının farkına varır. Bunu mağaradaki arkadaşları ile paylaşmak üzere mağaraya geri döner. Mağaradaki arkadaşları ise mağaranın dışında farklı bir gerçeklik olduğuna inanmazlar. Ve bu insanlara mağaranın dışındaki gerçekliği aktarabilmek de imkânsızdır.
EMİRDAĞ’A İSKÂN EDİLEN SURİYE TÜRKMENLERİ
- Ayrıntılar
- Üst Kategori: Ahmet Urfalı
1516-1918 yılları arasında Türk egemenliğinde kalan Suriye, bizden koparıldıktan sonra da yoğun bir Türk varlığını içinde yaşamıştır. 1900’lü yıllardan başlayarak Şam, Beyrut, Yemen ve Filistin’de Arapların İngilizlerin kışkırtmasıyla bizi arkadan vurmuşlardır. 1924’te Şam ve Halep devletlerinin birleşmesiyle bugünkü Suriye kurulmuştur.
Osmanlı devleti zamanında nüfusun çoğunluğu Türk olan Halep; Maraş, Gaziantep, İskenderun, Antakya, Urfa ve Rakka sancaklarının vilayet merkeziydi.
9 Aralık 2024’te başlayan devrimle de Esad hanedanı yıkılarak HTŞ (Heyet-i Tahrir eş-Şam) ülke yönetimini kısmen ele geçirmiştir. Ülkede halen bölücü ve ayrılıkçı PKK/PYD güçleriyle mücadele edilmektedir. SMO (Suriye Milli Ordusu) bu mücadelede etkin operasyonlar yapmaktadır.
Suriye’nin pek çok yerleşim merkezinde Türk kitlesi çoğunlukta olup 5.5 milyon nüfusuyla Araplardan sonra en kalabalık millettir. 22.5 milyon nüfusa sahip olan Suriye’nin yaklaşık yarısı diğer ülkelerde sığınmacı durumundadır. Bugünlerde sığınmacı kitleler ülkelerine dönmeye başlamıştır.
Anadolu’nun doğal bir uzantısı olan Suriye’de Türkmenler; ülkenin Halep, Lazkiye (Bayır Bucak), Golan,Hama, Humus, Golan, Şam, Tartus, İdlip, Dera ve Rakka kent merkezlerinde ve köylerinde yaşamaktadırlar. Türkmenlerin tamamı Oğuz boylarından olup Yörük ve Azerbaycan ağzıyla konuşmaktadırlar. Suriye Toluoğulları, Selçuklu, Memlûk ve Osmanlı dönemlerinde şekillenerek bölgedeki Türk varlığıyla özdeş bir tarihe sahiptir.
24 Ağustos 2016’da Fırat Kalkanı , 20 Ocak 2018’de Zeytin Dalı ve 9 Ekim 2019’da Barış Pınarı operasyonları hem Türkmen soydaşlarımızı hem de sınırlarımızı PKK/YPG yapılanlarına karşı korumak amacıyla başarıyla yürütülmüştü. 9 Aralık 2024 harekatında SMO’nun kararlı ve cesur tavrı düşman niyetlerini alt üst etmiştir. Öte yandan Türk devlet yetkililerinin terör örgütlerinin yok edilmesiyle ilgili demeç ve eylemleri kamuoyunda takdirle karşılanmaktadır. Terör örgütleri adım adım bertaraf edilmektedir.
Sözü buradan Suriye’den Emirdağ’a yerleşen oymaklara getirmek istiyorum. Emirdağ kuruluş aşamasında Türk coğrafyasının her tarafından getirilen oymaklar iskan edilmiştir. Bu yazımızda Suriye’den Emirdağ’a iskan edilen Boynuyoğunlu ve Golan-Şam oymaklarını konu edineceğiz. Emirdağlı olarak bizim Suriye Türkmenleriyle bağımız, Oğuz boyundan oluşumuzun yanında oymak akrabalıklarımızın da bulunmasıdır.
Emirdağ İnkılâp Mahallesinde bulunan Halepli Sokağı Suriye Türkmenleriyle kan ve gönül bağımızın somut bir örneğidir.
Karaağaç Mevkiindeki Çukur 10 Yıldır Tehlike Saçıyor
- Ayrıntılar
- Üst Kategori: Haberler
Emirdağ-Eskişehir karayolu üzerinde, Karaağaç mevkiinde bulunan devasa çukur, 10 yıldır kapatılmayı bekliyor. Organize Sanayi Bölgesi’nin atık su borusunun geçtiği çukur, 6 ay sonra kapatılacağı belirtilerek açılmıştı. Ancak aradan geçen onca zamana rağmen hiçbir işlem yapılmadı.
Yöre halkı, çukurun birçok köylünün tarlasını işgal ettiğini ve ciddi sorunlara yol açtığını belirtti. Özellikle çukurun etrafında koruma önlemleri alınmadığı için başıboş hayvanlar düşerek can veriyor.
Heyelan ve Göçük Tehlikesi
Her yağmur yağdığında çukur çevresinde heyelan meydana geldiğini ifade eden vatandaşlar, göçüklerin oluştuğunu ve çukurun Eskişehir-Emirdağ karayolunun çökmesine neden olabileceğini vurguluyor.
Daha Büyük Felaketler Yaşanmadan Önlem Alınmalı
Halk, yetkililere çağrıda bulunarak çukurun bir an önce kapatılmasını ve bölgedeki tehlikenin ortadan kaldırılmasını istiyor. Şu ana kadar herhangi bir adım atılmaması, endişeleri daha da artırıyor.
Vatandaşlar, çukurun çevresine güvenlik bariyerleri yapılması, jeoteknik incelemeler gerçekleştirilmesi ve atık su sisteminin kontrol edilmesini talep ediyor. Büyük felaketlerin yaşanmaması için yetkilileri göreve davet eden yöre halkı, bölgeye acil müdahale edilmesini bekliyor.
Ak Parti İl Yönetiminde Sönmez Yer Aldı
- Ayrıntılar
- Üst Kategori: Haberler
AK Parti’nin Afyonkarahisar’daki 8. Olağan İl Kongresi, büyük bir coşku ve yoğun katılımla gerçekleştirildi. Kongrede mevcut Başkan Turgay Şahin, tek listeyle seçime giderek güven tazeledi. Bu başarılı kongrenin ardından, AK Parti’nin yeni il yönetimi de kamuoyuna açıklandı.
Yeni yönetimde dikkat çeken isimlerden biri, Emirdağlı Sevcan Sönmez oldu. Daha önce Emirdağ Kadın Kolları Başkanlığı yapan ve Emirdağ Huzurevi’nde önemli görevler üstlenen Sönmez’in bu önemli pozisyona seçilmesi, hem Emirdağ’da hem de parti içerisinde büyük bir sevinçle karşılandı.
Sevcan Sönmez, Kadın Kolları Başkanlığı döneminde Emirdağ’da çok sayıda sosyal projeye imza atmış ve özellikle dezavantajlı gruplara yönelik çalışmalarıyla bölgede öne çıkmıştı. Huzurevi görevi sırasında ise yaşlı bireylerin hayat kalitesini arttırmaya yönelik projeler yürütmüş ve toplumsal dayanışmanın artmasına katkı sağlamıştı.
Sönmez’in yeni yönetimde yer almasının, partiye taze bir enerji ve vizyon kazandırması bekleniyor.
Ertuğrul Altınel
- Ayrıntılar
- Üst Kategori: Biyoğrafiler
Emirdağ Huzurevinin temeli 1992 yılında huzurevi yaptırma ve yaşatma derneği tarafından atıldı. Yapını 1995 yılında başlanılan Emirdağ Huzurevi, 2005 yılında bitirildi ve Sosyal Hizmetler Çocuk Esirgeme Kurumu’na devredildi.
Emirdağ Huzurevi’nin açılması için yoğun gayretler ve çaba sarf eden Emekli Emirdağ Huzurevi Müdürü Ertuğrul Altınel konu ile ilgili olarak şunları söyledi:
’Meslek hayatımda Emirdağ’da 30 yıl Okul Müdürü ve 2 yıl da Emirdağ’da Huzurevi Müdürü olarak görev yaptım. 34 yıllık öğretmenlik meslek hayatımı: Emirdağ Huzurevi Müdürlüğü’nde noktaladım. Daha önce Emirdağ’da: Cumhuriyet ve Fatih İlköğretim Okulları’nda Müdür olarak görev yaptım. Müdürlüğüm süresince okullarımı bilgi yarışmalarında birinciliklere taşıdım. Daha sonra Emirdağ Huzurevi Müdürlüğü’ne atandım. En son Emirdağ Huzurevi Müdürü olarak görev yaparken 2008 yılının ağustos ayında emekli oldum. Şu anda Emirdağ Huzurevi’nde 60’ın üstünde yaşlı kalmaktadır. Huzurevi 60 yatak kapasiteli olup 3600 m2 saha üzerine inşa edildi. Emirdağ Huzurevi’ni açmak için Devletin ve Derneğin katkılarından sonra şahsi çabalarım da çok oldu. Kısaca şahsi çabalarımı şu şekilde sıralayabilirim: Emirdağ Huzurevi’nin daha önce 21.000 m2 olan arazisini, 2 aylık bir çalışma sonunda Devletin arazisinin mera vasfını kaldırttırarak 26.000 m2 daha ilave edilmesini sağladım. Böylece Emirdağ Huzurevi’nin toplam arazisi: 47.000 m2 ye ulaştı. Emirdağlıların Adaçalı adında dağa rahat çıkmalarını temin etmek amacıyla, Askeriye’nin bahçe tel örgüleriyle – Emirdağ
AHMET URFALI’NIN ‘’EMİRDAĞ YAZILARI’’KİTABI YAYINLANDI
- Ayrıntılar
- Üst Kategori: Haberler
Şair/yazar Ahmet Urfalı’nın kaleme aldığı ‘’Emirdağ Yazıları’’adlı araştırma kitabı yayınlandı.
Emirdağ; zengin kültürü, köklü tarihi, özellikli sosyolojik yapısıyla her dönemde incelenmesi ve araştırılması yapılan nadir yerleşim merkezlerinden biridir. Buna halkın göç ve gurbete olan yatkınlığı da eklenince özgün sonuçlara ulaşmak mümkün olmaktadır. Deyim yerinde ise Emirdağ bu konularda bir laboratuvar hususiyeti arz etmektedir. Yapılan çalışmalar, böyle bir yargıya varmaya vesile olmaktadır.
‘’Emirdağ Yazıları’’; tarih, kültür, göç/gurbet, Emirdağ şiirleri ve kelimeler olmak üzere beş bölüm olarak düzenlenmiş olup 523 sayfada 250 konu başlığını içermektedir.
Ahmet Urfalı, ‘’Emirdağ Yazıları’’adlı kitabıyla ilgili olarak şunları söyledi:’’ Son yıllarda çok yüksek boyutlarda kültürel değişmelere tanıklık edilmektedir. Pek çok kültürel değer, kaybolup gitmektedir. Çabamız, gayretimiz ve kaygımız; ‘’bizi, biz yapan’’ değerleri kayıt altına alarak bir nebzecik de olsa
Devamını oku: AHMET URFALI’NIN ‘’EMİRDAĞ YAZILARI’’KİTABI YAYINLANDI
ÖĞRETMEN: GELECEĞİ KURAN İNSAN
- Ayrıntılar
- Üst Kategori: Ahmet Urfalı
Öğretmen; öğrencisinin sevincine tebessüm, hüznüne gözyaşı olur. Öğretmen çorak topraklarda gül bahçeleri kurar. Öğrencilerini vatan coğrafyasında bahar çiçekleri gibi elvan elvan açtırır.
Öğretmen, al bayrağın dalgalanışındaki nazlı edayı öğrencilerine öğretirken;
‘’Ne harabatız ne harabatiyiz
Kökü mazide olan atiyiz’’
diyerek geçmişten geleceğe görkemli köprüler kurar. Öğretmen bilir ki; ’’mazisi yıkık milletin atisi olamaz.’’ O, mensubu olmakla gurur duyduğu Türk milletinin tarihi, kültürü ve inancıyla barışık bir gönül insanıdır.
Öğretmen; ruhlardaki fetihlerin kahramanı ve şeref sahibi olduğu halde, vatan çocuklarına hizmeti tercih etmiş ve kendini andı ile öğrencilerine adamış kutlu bir bilgedir.
Bütün kainatın emrine verildiği ve bu yüzden yaratılmışların en şereflisi olan insanı; vicdan, irfan ve düşünce yönünden öğretmen eğitir. Bilim insanlarının, formül ve çizgilerinde, ediplerin dize ve satırlarında, müjdeli hakanların ve devlet adamlarının inkılâplarında onun nefesi vardır.
Başöğretmenimiz Atatürk’ün; ’’Milletleri kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir.’’ sözünden hareketle diyebiliriz ki; bir milletin yücelmesi öğretmene verilen değere bağlıdır.
Öğretmen insan sanatkârıdır, hayatın kullanıcısı değil yapıcısıdır, seyircisi değil aktörüdür. O, en güzel, en doğru hayat örneğini yapar, hazırlar, öğrencilerine sunar.
Öğretmen, toplumdaki her olumsuzluğun kendi sorumluluğundan kaynaklandığı bilir. Bu yüzden küçücük dimağlara kazandırdığı bilim ve onların tertemiz kalplerine nakşettiği ahlakla toplumların kader programına en büyük katkıyı sağlamaya çalışır.
Öğretmenlik, akademik çalışma, mesleki formasyon ve alanında da uzmanlık gerektiren kendine özgü kuralları olan profesyonel bir meslek dalıdır. Bunun yanında Mehmet Akif’in deyişi ile,
‘’Muallimim diyen olmak gerektir imanlı
Edepli, sonra liyakatli, sonra vicdanlı ‘’
Eğitimin en başta gelen işi, millî kültürü genç nesillere devretmek; millî kültür malzemesini, en ileri ve en ince tekniklerle, millî şahsiyeti ve üslûbu zedelemeden işleyerek geliştirmek çağdaşlarını hayran bırakacak eserlere ulaşmak üzere insanlarına sarsılmaz bir iman, irade ve heyecan vermektir.